Genetik ve Biyomühendislik Kongresi, dünyaca ünlü bilim insanlarını İstanbul'da buluşturdu
Genetik ve Biyomühendislik Kongresi, dünyaca ünlü bilim insanlarını İstanbul'da buluşturdu
Genetik ve Biyomühendislik Kongresi, dünyaca ünlü bilim insanlarını İstanbul'da buluşturdu
Haber Giriş Tarihi: 28.03.2025 13:17
Haber Güncellenme Tarihi: 28.03.2025 13:17
Kaynak:
DHA
İSTANBUL,(DHA) - GENETİK ve Biyomühendislik Kongresi, dünyanın saygın üniversitelerinden gelen bilim insanlarını İstanbul'da bir araya getirdi. Princeton, Cambridge, Oxford, Kyoto ve KU Leuven gibi üniversitelerden araştırmacılar, bilim dünyasına yön veren güncel çalışmalarını paylaştı. Etkinlik, Yeditepe Üniversitesi Biyoteknoloji Topluluğu ev sahipliğinde gerçekleşti.Türkiye'nin dört bir yanından yüzlerce üniversite öğrencisi, lisansüstü araştırmacı ve akademisyenin katılımıyla gerçekleşen kongre, bilimsel içeriği ve yüksek katılım oranıyla dikkat çekti. Kongre boyunca, evrimsel biyolojiden epigenetik mirasa, yapay zeka destekli biyomedikal uygulamalardan kanser biyolojisine kadar uzanan geniş bir yelpazede sunumlar gerçekleştirildi. Bilimsel üretimiyle yalnızca kendi alanlarında değil, pek çok disiplinde öncü olan üniversitelerden gelen katılımcılar, laboratuvarlarında geliştirdikleri son araştırma sonuçlarını Yeditepe Üniversitesi'nde paylaştı. DR. AKBAR: KALP KRİZİ GEÇİRDİKTEN SONRA VÜCUT KENDİNİ ONARMAYA ÇALIŞIR Oxford Üniversitesi’nden Dr. Naveed Akbar kongrede yaptığı konuşmada "Kalp krizi geçirdikten sonra vücut kendini onarmaya çalışır. Bu iyileşme sürecinde bağışıklık sisteminin nasıl davrandığını inceliyoruz. Özellikle beyaz kan hücrelerinin bu süreçteki rolü, kalbin ne kadar hasar aldığını ve nasıl iyileştiğini anlamada önemli ipuçları veriyor" dedi. Dr. Akbar, "Vücudun içindeki hücreler, birbirine küçük bilgi paketleri gönderir. Biz bu mesajları okuyarak, kalpte bir sorun olup olmadığını daha erken anlayabiliriz. Bu yöntem, kalp hastalıklarının daha doğru ve hızlı teşhis edilmesine yardımcı olabilir" diye konuştu. Dr. Akbar, aynı zamanda diyabet hastalarının bağışıklık sistemlerinin kalp krizi gibi durumlara farklı tepki verdiğini de araştırdıklarını söyleyerek "Diyabet hastalarında bağışıklık sistemi farklı çalışabiliyor. Bu da kalp iyileşmesini etkileyebiliyor. Bu süreci daha iyi anlayarak kişiye özel tedaviler geliştirmeyi hedefliyoruz" ifadelerini kullandı. DR. LEUCCİ: KENSERİ SAKLANDIĞI YERDEN ÇIKARABİLİRİZ KU Leuven'dan Dr. Eleonora Leucci ise kanserin ilaçlara karşı nasıl direnç kazandığını araştıran çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Kanserin tedaviye direnç göstermesinde, hücrelerin içinde bulunan ve genellikle göz ardı edilen bazı özel moleküllerin önemli rol oynadığını anlatan Dr. Leucci, bu moleküllerin kanser hücrelerini bağışıklık sisteminden gizleyebildiğini söyledi. Özellikle cilt kanseri (melanom) üzerinde çalışan Dr. Leucci, 'ROSALIND' ve 'LISRR' adı verilen moleküllerin, kanser hücrelerini adeta görünmez hâle getirdiğini belirtti. Dr. Leucci, "Eğer bu yapıları hedef alabilirsek, kanseri saklandığı yerden çıkarabilir ve tedaviyi daha etkili hâle getirebiliriz. Bu keşif gelecekte kanser tedavisinde tamamen yeni yollar açabilir" dedi. Princeton Üniversitesi’nden evrimsel gelişim biyolojisi alanında dünya çapında otorite kabul edilen Prof. Dr. Michael S. Levine da 'Omurgalıların Kafası Nasıl Evrim Geçirdi?' başlıklı sunumunda, basit canlılardan balık ve kuş gibi omurgalıların nasıl evrimleştiğini anlattı. Vücudun özellikle baş ve sinir sistemini oluşturan genlerin nasıl çalıştığını örneklerle açıklayan Prof. Dr. Levine, kafa içindeki büyük sistemlerin evrimsel gelişimini genetik bilimi üzerinden ele aldı. EMBRİYONİK GELİŞİM, LABORATUVARA TAŞINIYOR Kyoto Üniversitesi'nden Prof. Dr. Cantas Alev ise bebeklerin anne karnındaki gelişme hızlarının neden farklı olduğunu araştırıyor. Alev, yapay zekâ sayesinde embriyonik gelişim süreci bilgisayar ortamında analiz edilebiliyor. Prof. Dr. Alev, bu sayede genlerin nasıl çalıştığını ve hücrelerin birbiriyle nasıl iletişim kurduğunu daha net gözlemlediklerini; bu çalışmaların hastalıkların nedenlerini anlamaya ve tedavi yöntemleri geliştirmeye katkı sağladığını belirtti. Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Dr. Eric Miska da epigenetik, yani genlerin çalışma biçimini etkileyen ama DNA dizisini değiştirmeyen kalıtsal mekanizmalar alanında çalışmalara imza atıyor. Son yıllarda dünyada büyük ilgi gören bu mekanizmalara ilişkin konuşan Prof. Dr. Eric Miska, genlerin sadece anne ve babadan alınan kalıtımla değil, yaşam tarzı, çevresel faktörler ve hücre içindeki bazı moleküllerle de şekillendiğini anlattı. Dr. Miska, ayrıca 'transpozon' adı verilen ve genetik materyal içinde yer değiştirebilen parçacıklardan da söz etti. Dr. Miska, "Bu parçacıklar, genlerimizin yerini değiştirerek ya da yeni gen ifadelerini tetikleyerek genetik yapı üzerinde şaşırtıcı etkiler yaratabiliyor. Bu durum bazen hücrelerde faydalı değişikliklere yol açarken, bazen de hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabiliyor" dedi. Genetik ve Biyomühendislik Kongresi, genç araştırmacıların dünya bilimiyle doğrudan temas kurmasına olanak sağladı. Katılımcılar yalnızca sunumları izlemekle kalmadı; atölye çalışmaları, soru-cevap oturumları ve birebir görüşmelerle bilim insanlarıyla doğrudan iletişim kurma fırsatı buldu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Dubai News
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Genetik ve Biyomühendislik Kongresi, dünyaca ünlü bilim insanlarını İstanbul'da buluşturdu
Genetik ve Biyomühendislik Kongresi, dünyaca ünlü bilim insanlarını İstanbul'da buluşturdu
İSTANBUL,(DHA) - GENETİK ve Biyomühendislik Kongresi, dünyanın saygın üniversitelerinden gelen bilim insanlarını İstanbul'da bir araya getirdi. Princeton, Cambridge, Oxford, Kyoto ve KU Leuven gibi üniversitelerden araştırmacılar, bilim dünyasına yön veren güncel çalışmalarını paylaştı. Etkinlik, Yeditepe Üniversitesi Biyoteknoloji Topluluğu ev sahipliğinde gerçekleşti.Türkiye'nin dört bir yanından yüzlerce üniversite öğrencisi, lisansüstü araştırmacı ve akademisyenin katılımıyla gerçekleşen kongre, bilimsel içeriği ve yüksek katılım oranıyla dikkat çekti. Kongre boyunca, evrimsel biyolojiden epigenetik mirasa, yapay zeka destekli biyomedikal uygulamalardan kanser biyolojisine kadar uzanan geniş bir yelpazede sunumlar gerçekleştirildi. Bilimsel üretimiyle yalnızca kendi alanlarında değil, pek çok disiplinde öncü olan üniversitelerden gelen katılımcılar, laboratuvarlarında geliştirdikleri son araştırma sonuçlarını Yeditepe Üniversitesi'nde paylaştı. DR. AKBAR: KALP KRİZİ GEÇİRDİKTEN SONRA VÜCUT KENDİNİ ONARMAYA ÇALIŞIR Oxford Üniversitesi’nden Dr. Naveed Akbar kongrede yaptığı konuşmada "Kalp krizi geçirdikten sonra vücut kendini onarmaya çalışır. Bu iyileşme sürecinde bağışıklık sisteminin nasıl davrandığını inceliyoruz. Özellikle beyaz kan hücrelerinin bu süreçteki rolü, kalbin ne kadar hasar aldığını ve nasıl iyileştiğini anlamada önemli ipuçları veriyor" dedi. Dr. Akbar, "Vücudun içindeki hücreler, birbirine küçük bilgi paketleri gönderir. Biz bu mesajları okuyarak, kalpte bir sorun olup olmadığını daha erken anlayabiliriz. Bu yöntem, kalp hastalıklarının daha doğru ve hızlı teşhis edilmesine yardımcı olabilir" diye konuştu. Dr. Akbar, aynı zamanda diyabet hastalarının bağışıklık sistemlerinin kalp krizi gibi durumlara farklı tepki verdiğini de araştırdıklarını söyleyerek "Diyabet hastalarında bağışıklık sistemi farklı çalışabiliyor. Bu da kalp iyileşmesini etkileyebiliyor. Bu süreci daha iyi anlayarak kişiye özel tedaviler geliştirmeyi hedefliyoruz" ifadelerini kullandı. DR. LEUCCİ: KENSERİ SAKLANDIĞI YERDEN ÇIKARABİLİRİZ KU Leuven'dan Dr. Eleonora Leucci ise kanserin ilaçlara karşı nasıl direnç kazandığını araştıran çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Kanserin tedaviye direnç göstermesinde, hücrelerin içinde bulunan ve genellikle göz ardı edilen bazı özel moleküllerin önemli rol oynadığını anlatan Dr. Leucci, bu moleküllerin kanser hücrelerini bağışıklık sisteminden gizleyebildiğini söyledi. Özellikle cilt kanseri (melanom) üzerinde çalışan Dr. Leucci, 'ROSALIND' ve 'LISRR' adı verilen moleküllerin, kanser hücrelerini adeta görünmez hâle getirdiğini belirtti. Dr. Leucci, "Eğer bu yapıları hedef alabilirsek, kanseri saklandığı yerden çıkarabilir ve tedaviyi daha etkili hâle getirebiliriz. Bu keşif gelecekte kanser tedavisinde tamamen yeni yollar açabilir" dedi. Princeton Üniversitesi’nden evrimsel gelişim biyolojisi alanında dünya çapında otorite kabul edilen Prof. Dr. Michael S. Levine da 'Omurgalıların Kafası Nasıl Evrim Geçirdi?' başlıklı sunumunda, basit canlılardan balık ve kuş gibi omurgalıların nasıl evrimleştiğini anlattı. Vücudun özellikle baş ve sinir sistemini oluşturan genlerin nasıl çalıştığını örneklerle açıklayan Prof. Dr. Levine, kafa içindeki büyük sistemlerin evrimsel gelişimini genetik bilimi üzerinden ele aldı. EMBRİYONİK GELİŞİM, LABORATUVARA TAŞINIYOR Kyoto Üniversitesi'nden Prof. Dr. Cantas Alev ise bebeklerin anne karnındaki gelişme hızlarının neden farklı olduğunu araştırıyor. Alev, yapay zekâ sayesinde embriyonik gelişim süreci bilgisayar ortamında analiz edilebiliyor. Prof. Dr. Alev, bu sayede genlerin nasıl çalıştığını ve hücrelerin birbiriyle nasıl iletişim kurduğunu daha net gözlemlediklerini; bu çalışmaların hastalıkların nedenlerini anlamaya ve tedavi yöntemleri geliştirmeye katkı sağladığını belirtti. Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Dr. Eric Miska da epigenetik, yani genlerin çalışma biçimini etkileyen ama DNA dizisini değiştirmeyen kalıtsal mekanizmalar alanında çalışmalara imza atıyor. Son yıllarda dünyada büyük ilgi gören bu mekanizmalara ilişkin konuşan Prof. Dr. Eric Miska, genlerin sadece anne ve babadan alınan kalıtımla değil, yaşam tarzı, çevresel faktörler ve hücre içindeki bazı moleküllerle de şekillendiğini anlattı. Dr. Miska, ayrıca 'transpozon' adı verilen ve genetik materyal içinde yer değiştirebilen parçacıklardan da söz etti. Dr. Miska, "Bu parçacıklar, genlerimizin yerini değiştirerek ya da yeni gen ifadelerini tetikleyerek genetik yapı üzerinde şaşırtıcı etkiler yaratabiliyor. Bu durum bazen hücrelerde faydalı değişikliklere yol açarken, bazen de hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabiliyor" dedi. Genetik ve Biyomühendislik Kongresi, genç araştırmacıların dünya bilimiyle doğrudan temas kurmasına olanak sağladı. Katılımcılar yalnızca sunumları izlemekle kalmadı; atölye çalışmaları, soru-cevap oturumları ve birebir görüşmelerle bilim insanlarıyla doğrudan iletişim kurma fırsatı buldu.
Kaynak: DHA
En Çok Okunan Haberler